0

BEĞENDİM

ABONE OL

News

0

Bilgiyle karanlık savaş halindedir. Cehalet, her zaman bilgiye karşı bir direnç oluşturmuş, hurafeler ve yanlış inançlar üzerinden insanları karanlıkta tutmaya çalışmıştır. Avrupa’da yaşayan Türkiye kökenli vatandaşlarımız arasında yaygınlaşan yanlış dini ve kültürel anlayışlar, bu karanlığın derinleşmesine sebep olmaktadır. Bu anlayışların ışığında hareket edenler, ne yazık ki aydınlığa sırtını dönerek, Avrupa’nın bilim ve bilginin sokaklarda özgürce gezdiği bu topraklarda bile Orta Çağ karanlığını yeniden canlandırmaktadır.

Rönesans’ın bize öğrettiği çok net bir gerçek vardır: Bilim, dinin tahakkümünden kurtulduğunda özgürleşir ve insanlığı aydınlatır. Bilgi, kilisenin duvarları arasında zincire vurulmuşken, toplumlar ilerleyemezdi. Avrupa, bu gerçeği fark etti ve bilimi dogmalardan ayırarak sokaklara taşıdı. İşte o zaman, bilim insanlığın hizmetine girdi ve bugünkü seviyesine ulaştı.

Bugün hâlâ Avrupa’da, yılbaşı kutlamanın dinen yasak olduğu gibi yanlış bilgiler yayılmakta, bireyler hurafelerle korkutulmaktadır. Oysa bu tür söylemler, ne bilgiyle ne de dinin özündeki ahlaki ve insani değerlerle bağdaşır. Korku üzerine inşa edilen bir inanç sistemi, ancak cehaleti besler.

Benzer şekilde, haftanın sadece Cuma gününe kutsallık atfedip diğer günleri göz ardı etmek de, zamanın ve emeğin adaletine zarar verir. Din, bireyin ruhuna huzur getirmek için vardır; ancak bu huzurun arkasında bilgi yoksa, din dahi insanları karanlığa sürükleyebilir. Bu noktada altını çizmek gerekir: Bilim bilmekten gelir; inanç ise inanmayı gerektirir. Bilmek ve inanmak aynı şey değildir.

Bir kişi inanıyor diye bu inanç bilgi olamaz. Bilgi, deney ve gözlemlerle, aklın ve kanıtın rehberliğinde gelişir. İnanç ise kişiseldir ve bir toplumu aydınlatacak bilgiye dönüşemez. Avrupa’nın bu gerçeği yüzlerce yıl önce fark etmesi, bugün sahip olduğu bilimsel ve teknolojik gücün temelidir.

Hollanda’da veya başka bir Avrupa ülkesinde yaşayan Türkiye kökenli bireyler, kendilerini karanlığa sürükleyen bu yanlış anlayışlardan sıyrılmalıdır. Aydınlık bir toplum için bilime yönelmeli, hurafeleri değil, bilgiyi rehber edinmelidir. Aksi takdirde, bilim ve bilginin doğduğu bu topraklarda, cehaletin esiri olurlar.

Unutmayalım: Bilgi aydınlatır, hurafeler karanlığa hapseder. İnsanlık, ancak bilimin ışığı altında ilerleyebilir.