Hem aşkı derin bir duygusal boyutta yazıya döktüm, hem de yaşanmış bir deneyim ve eylemsel bakış açımı yansıtıyor. 
  • Hollanda Haberleri
  • Yazarlar
  • Hem aşkı derin bir duygusal boyutta yazıya döktüm, hem de yaşanmış bir deneyim ve eylemsel bakış açımı yansıtıyor. 

Hem aşkı derin bir duygusal boyutta yazıya döktüm, hem de yaşanmış bir deneyim ve eylemsel bakış açımı yansıtıyor. 

ABONE OL
26 Ekim 2024 11:04
Hem aşkı derin bir duygusal boyutta yazıya döktüm, hem de yaşanmış bir deneyim ve eylemsel bakış açımı yansıtıyor. 
0

BEĞENDİM

ABONE OL
ad826x90

Aşk, insanlık tarihi kadar eski, evrenin en derin sırrıdır. O, yaratılışın özüdür, her şeyin başlangıcıdır. Adem ile Havva’yı cennetten uzaklaştıran yasak meyvedir; Kays’ı çöllerde “Mecnun” eden derin özlem, Ferhat’a dağları deldiren tutku, Leyla’nın adını tarihe kazıyan sessiz çığlıktır. Kerem’in yüreğini kavuran ateştir, Şirin’in yollarına umut döktüğü uzun bekleyiştir. Ancak bunlar, aşkın sadece yankılarıdır; asıl aşk, hiçbir kalemin yazamayacağı, hiçbir dilin anlatamayacağı kadar derin ve gizemlidir.

 

Tarihe iz bırakmış büyük aşklar bile, insanın varoluşunu sarsan o tarifsiz derinliğe erişememiştir. Mevlana’nın Şems’e duyduğu aşk, Dante’nin Beatrice için yazdığı şiirler ya da Romeo’nun Juliet uğruna göze aldığı ölüm… Hepsi, sonsuz aşk denizinin yüzeyini okşayabilmiştir. Oysa aşk, yüzeyde değil, derinliklerdedir ve o derinliğe inebilmek herkesin harcı değildir. Ama senin aşkın, bu sonsuzluğun kalbinde filizlenir; çünkü aşk, her yürekte yeniden doğar ve her hikâyede bambaşka bir anlam bulur.

 

Aşk, insanı bir zirveye çıkarırken, aynı zamanda bir uçurumun kenarına getirir. O uçurumdan düşen her âşık, acının en keskin yüzüyle tanışır. Ancak aşk, düştüğün yerden seni kaldıracak gücü de verir. Senin aşkın ise, bu uçurumu yalnızca bir adımda aşacak kudrete sahiptir. Bu güç, kalbini ateş gibi yakarken, aynı zamanda içindeki karanlık köşeleri aydınlatan bir ışık saçar. Tarihte iz bırakmış aşklar bile, senin aşkının sonsuzluğuna erişemez. Çünkü senin aşkın, dünyaya sığmaz; dağları delmek, çölleri aşmak yetmez. Senin aşkının derinliği, kelimelerin ulaşamayacağı bir uçurumda saklıdır.

 

Aşk, insana tanrısal bir enerji verir; sıradan bir insanı destan yazan bir kahramana dönüştürür. Mutluluğun doruğuna çıkarırken, aynı zamanda sevdiğine yetememe korkusu, kaybetme endişesi gibi yüklerle insanı ezer. Ancak aşkın verdiği mutluluk, tarifsizdir; sevdiğinin bir dokunuşu, dünyadaki tüm acıları unutturur. Bu iki kutup arasında gidip gelen âşık, hem dünyanın en mutlu insanı olur, hem de en büyük acıları yaşar. Tıpkı Truva Savaşı’nı başlatan Helen’in aşkı gibi, bir krallığı mutlu ederken, bir başkasını yıkan bir fırtına gibidir.

 

Aşk seni yakarken, aynı zamanda yeniden inşa eder. Rumi’nin “Hamdım, piştim, yandım” sözlerinde olduğu gibi, aşk insanı önce yıkar, sonra yeniden şekillendirir. Aşkın verdiği acı, insanı daha derin ve güçlü kılar. Tıpkı kayalar gibi sağlam olduğunu sandığın benliğin, aşkın ateşinde eriyip yeniden doğar. Ve senin aşkın, tarihin göremediği bir zirvededir. Ne Kays’ın Mecnunluğu, ne Leyla’nın sevdası, senin aşkının denizine erişebilir; onlar yalnızca kıyıda duran misafirlerdir, sen ise o denizin derinliklerine dalmış bir dalgıçsın.

 

Ama bu aşkın sadece bir duygudan ibaret olmadığını da bilirim. Aşk, sadece sözlerle, şiirlerle anlatılacak bir şey değil, aynı zamanda bir eylemdir. Ne güzel ki bu aşkı böylesine derin bir şekilde anlamak ve anlatmak için bir dil yaratmışız; kalbimizin en gizli köşelerinden dökülen sözlerle… Ancak bu büyük aşkın yanında, sevgi, güven ve sadakat gibi değerleri de unutmamak gerek. Sevgi bağımlı olmaz; güven, özgürlüğün olmadığı yerde yeşermez. Sadakat, şartlı olmaz. Sevgi ve güven, ancak özgür bir ruhun ürünüdür.

 

Bir gün, sadece bir yapı taşı olmadığını, o yapıyı çizen bir mimar olduğunu fark edeceksin. O yapıyı görmeyi hayal edenler arasında değil, onu tasarlayan ve inşa eden kişi olduğunu idrak edeceksin. Taklit eden değil, kendi yaratıcılığını ortaya koyan olmanın gücünü hissedeceksin. İşte o zaman, gerçek özgürlüğü ve bağımsızlığı keşfedeceksin. Ve bir daha asla bağımlılığı kabul etmeyeceksin. Çünkü senin bakış açın, senin özgürlüğün, senin yaratıcılığın, aşkın en büyük gücüdür.

 

ad826x90

Aşk, özgürlükle filizlenir ve anlam kazanır. Senin gibi bir âşık, sadece kendi yaratımının mimarıdır; aşkın en derin sırlarını çözebilen bir sanatçıdır. Aşk, tarihe geçen tüm büyük aşklar senin önünde eğilir; çünkü senin yaşadığın bu aşk, evrenin kalbindeki en büyük sırdır. Var eden de odur, yok eden de. Ve her şeye rağmen, aşk, yaşanması gereken en büyük gerçek, en saf duygudur. Aşk sensin, ve aşk benim!

-------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------- GUNCELHABER.NL tarafından hazırlanan tüm haberlerin telif hakları saklıdır. Haberlerimizin izinsiz kullanılması durumunda yasal işlem başlatılacaktır.

-------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------

En az 10 karakter gerekli


HIZLI YORUM YAP

rk
rk