Kamil Kopuz

Kamil Kopuz

17 Nisan 2024 Çarşamba

TOPLUMSAL SORUMLULUK

TOPLUMSAL SORUMLULUK
0

BEĞENDİM

ABONE OL

Yaşadığımız ve ait olduğumuz toplumu temsil eden bireyler olarak söylediğimiz her söz ve yaptığımız her eylemden kendimizi sorumlu tutarak gelecek nesillere örnek insan olmak için çaba göstermeliyiz. Zira her yaptığımız eylem ve her sarf ettiğimiz söz bizden sonra gelecek olan nesillerin hanesine ya artı ya da eksi düşüncelere yol açarak onların önünde yeni umutlar, hedefler koyacak ya da sürekli engeller çıkaracak önlemlerin alınmasına neden olacaktır.

Temsil ettiğimiz kurumların sorumluluğunu her an omuzlarımızda hissederek yaşadığımız sosyal çevre içinde nezaketimizle, zerafetimizle, hal ve hareketimizle, söylemlerimizle kurumun zarar görmesin diye azamı dikkati göstermekten asla geri kalmamammız gerektiğinin sorumluluğu ile hareket etmeliyiz. Yaşamlarını yönetici olarak sürdüren yöneticiler temsil ettikleri makamın ve temsil ettikleri kitlelerin çıkarlarını her zaman kendi şahsi çıkarlarından önce düşünmelidirler ki etik bir yönetici olsunlar.

Eleştiri yapmak her insanın hakkıdır lakin dili kullanırken kimsenin onurunu incitecek kelimeler kullanmaktan kaçınmak insanın kendisine duyduğu saygının bir gereğidir. Zengin olabilirsiniz, makam sahibi olabilirsiniz, toplumu temsil eden kişi olabilirsiniz, maddi olanaklarınızı istediğiniz gibi kullanma hakkınız olabilir, ne yediğinizi, nerede tatil yaptığınızı, ne giyindiğinizi, ne türlü takılar taktığınızı, hangi araçlara sahip olduğunuzu, oturduğunuz evinizi insanların gözlerine sokacak şekilde sosyal medya da paylaşmanız asla kabul edilecek insanı bir davranış olamaz. Bütün bunları yapmanız insanların size karşı duydukları saygıyı sıfırlar..

İnsan olarak toplumsal sorumluluğumuzu hiç bir zaman unutmamalıyız. Sosyal sorumluluk birey olarak insanlara iyi davranmaya, yardımlaşmaya teşvik etmeye, kültür sanat alanlarında ki çalışmalara gönüllü olarak katılmaya, çevre bilincinin gelişmesi için çaba göstermeye, yaşlı ve engelli insanlara yardım etmeye, doğa da yaşayan bütün canlılara sevgi göstermeyi, çevre temizliği için azami titizliğe özen göstermemizi gerektirir.

Yaşadığımız toplumlar da ki bütün toplumsal kurallara, yasalara uymak için azami gayreti göstermek insan olarak hepimizin sorumluluğu alanı için de olduğunu hiç bir zaman unutmamalıyız…

Siyasette de iktidar sahipleri belli kişi ve grupların değil, tüm toplumun çıkarlarını gözetmesi, gerçekleri gizlemeden halkı ile paylaşması, yalnız kendisine oy veren seçmen vatandaşların değil bütün vatandaşların çıkarlarını koruyup gözetmesi, dürüst davranması insanı bir görev olduğu bilinci sosyal bir insan sorumluluğunu göstermelidir.

“ Siyaset ülkesi ve yaşadığı toplumun çıkarlarını korumak ve belli bir süre gönüllü olarak insanlarına hizmet etme sanatı olmalıdır . Bu hizmet bir karşılık beklemeden yapılmalıdır “!.

Sosyal sormluluk, etik çerçevede bir kuruluşun, kurumun ya da bir bireyin kendi çıkarlarının olduğu kadar toplumun genel çıkarlarının yararına da hareket etmesi görevidir. ( ALINTI ) .Sosyal sorumluluk anlayışı toplumlarda her alanda değer yaratma süreci işlevini görür.

“ Sorumlu olmak özgür olmaktır. Sorumluluğu başkasına vermek mâhküm olmaktır. ( OSHO )

Dostça selamlarımla,

Drunen, 17 Nisan 2024

Kamil Kopuz

 

 

 

 

 

 

 

 

Devamını Oku

KAMİL KOPUZ’UN KALEMİNDEN “DEĞİŞİM”

KAMİL KOPUZ’UN KALEMİNDEN “DEĞİŞİM”
1

BEĞENDİM

ABONE OL

Antik Yunanlı filozof Aristoteles’e göre değişim devinimsel farklılaşma demektir. Aristoteles’e göre üç türlü değişim vardır;

1. Yokluktan varlığa geçerek (doğum),

2. Varlıktan yokluğa geçerek (ölüm),

3. Varlıktan varlığa geçerek (devim).

Skolastikler bu devimi mekanik bir anlayışla yorumlamışlardır. Onlara göre yeri değişenin kendisi değişmez ( devim sadece yer değişikliğidir, nitelik değişikliği olmaz ), bir taş atılarak bir cam kırılabilir ama taş ve cam olarak kalırlar. (ALINTI)

Doğasal, toplumsal ve bilinçsel nesne ve olgular karşılıklı etkileşimle sürekli değişirler.İnsanlarda değişimler uzun süreler alabilir..Bu kurumlarda da böyledir. Değişime kapalı kurumların başarıyı yakalamaları mümkün değildir. Yıllarca aynı düşünce ile yönetilmeye, aynı ekonomik metotlar ve insan kaynakları düşüncesi ile yönetilen kurumlar – ki ister siyasi, ister tüzel ve özel kurumlar – olsun başarılı olmaları mümkün olmaz. Bu kişisel olarak biz insanlarda da böyledir. Kendini yenileyemen toplumlar özgür düşünceye sürekli setler çeken siyasi iktidarlar, ancak kendilerine biat eden bir tabana sahip olurlar ki bu tabanda yer alan seçmenleri de kişisel çıkarları zedelenene kadar destek verdikleri siyasi kurumu çıkarları zedelendiğinde anında terk ederler. Lider konumunda ki insanlarda yönetimlerinde ki insanları seçerken çıkarı olan kişileri değil, ideali olan, hedefi olan, halkla barışık, mütevazi, nezaketinden asla taviz vermeyen, liderine saygısını korkusundan değil verilen görevinin kutsallığının bilinci içinde saygısını göstermelidir. Başarısızlık durumunda ise kendisine olan saygısından dolayı “istifa kurumu” nu anında kullanmalıdır. Lider ister tüzel kişi kurumlarında ve isterse siyaset kurumlarında olsun ekibini oluştururken önceliği ; liyakatlı, dürüst, özgürce düşünen ve de gerektiğinde kendisini uyarabilecek insanları seçmelidir.

Bireysel olarak değişim de yaşamın çok önemli bir şartıdır. Düşünsel, ekonomik ve teknolojik olarak sürekli değişime uğrayan Dünyamızda insan kendisini geliştirmek ve yaşadığı zamana ayak uydurmak zorundadır ki ancak o zaman kendisine kaliteli bir yaşam alanı yaratabilir.Bunu başaramıyan bireylerin oluştuğu toplumlar ise sadece duyduklarına inanan, araştırmayan, sorgulamayan, hak aramayan bir kitleler olarak yaşamaya devam ederler – ki bunlar çıkarcı siyasi, dini ve etnik gruplar tarafından malzeme olarak kullanılan kitleler olarak kalırlar.

İnsan Tanrı’nın bir zerresi olarak doğumla yaşama geçerek değişir, bedensel olarak yaşlanınca ölümle yaşama veda eder, devimle de varlıktan başka bir boyuta geçer. Tanrı’nın zerresini taşıyan insan bedenen ölür toprağa, suya karışır ama zerre olarak bir başka boyutta yaşama yeniden başlar.Yoksa Yüce Yaradan insanı yaratırken ( zerre ) onu belli bir süre için yaratmış olmaz, ona sonsuza dek yaşama hakkı tanır – ki bu da ben böyle düşünüyorum- !Ki yakınlarımızı kaybettiğimiz zaman “ onu sonsuzluğa uğurladık “ demiyormuyuz?

Doğa ve yaşam yasaları değişmezler. Değişen sadece varlıklardır. Doğa da yaşayan biz ve diğer canlılar da sürekli evrime uğrayarak yaşarlar. Bu Tanrı’nın değişmez yasalarıdır. Değiştirmeye kalktığımız da başımıza neler geleceğini görmekte olduğumuz halde hala değiştirmek için büyük mücadeleler veriyoruz.

Ne demiş Aşik Naimi;

Kainatta bir zerreyim, Ben kendimi bilmez miyim, Zerre içinde zerreyim, Ben kendimi bilmez miyim..Yaşamında nezaketten, mütevazilikden, sade yaşamdan, tatlı dilden, paylaşımdan, karşılıklı saygıdan sevgiden taviz vermeden dürüst, açık sözlü, yalan ve riyadan uzak, karşısında ki insanı incitmeden yaşamayı becerebilen insanlar olarak kendimizi bilerek yaşayalım.

Kendimizi bilelim!

Dostça selam ve sevgilerimle

Kamil Kopuz

Drunen, 05 Nisan 2024

Kkopuz53@gmail.com

 

 

 

 

Devamını Oku

Kamil Kopuz’un kaleminden ‘Yalan’

Kamil Kopuz’un kaleminden ‘Yalan’
0

BEĞENDİM

ABONE OL

Bilimsel termoloji de “ Mitomani “ yalan söyleme hastalığı aslında psikiyatrik bir bozukluktur. Kronik bir şekilde belli bir amaç ve çıkarları için sürekli yalan söylerler ve bunu adeta – 99 luk tespih ¬– gibi sürekli çekerler. Amaçları ve çıkarları için yalan üreten bi insanlar kendilerini hep haklı gören, karşısında ki insanların düşüncelerine, eleştirilerine asla tahammül etmez, saygı duymaz, dinlemez ve saldırıya varan tepkiler gösteriler..

Mitomani hastalığıı ilk kez 1891 yılında Alman doktor Anton Delbrueck tarafından tanımlanmıştır. Yunanca “muthos “ ( efsane ) ve latince “ mania “ (delilik ) kelimelerinin birleştirilmesi ile oluşmuştur. Psikoloji dilinde de “fantastica “ olarak adlandırılır. Mitomani hastalığı olan kişilerin yaşamlarında ve çevrelerinde ki insanların yaşamlarında ciddi sorunlar oluşmasına neden olabilir..

Her şeyleri yalan olanların YALAN üzerlerinde nikâahlıdır ve kolay kurtulamazlar.. Öyle bir bağımlı hâle gelirler ki yaşamları boyunca tedavi görseler bile kurtulamazlar bu illetten. Geçen de bir arkadaşım paylaşmış;

“ Yalan söylediklerini biliyoruz, yalan söylediklerini biliyorlar, yalan söylediklerini bildiğimizi biliyorlar, yalan söylediklerini bildiğimizi bildiklerini biliyoruz, ama hâlâ yalan söylüyorlar “ ! …

Yaşamlarını adeta YALAN üzerine inşa edenlerde vicdan, ahlâk, merhamet, adalet, utanma, nezaket, paylaşma,acıma ve Allah inancı olmaz.

Mitomani kişiler her zaman yapamıyacaklarını bildikleri halde her alanda ki işler için söz verirler, dün konuştuklarını bir gün sonra inkâr ederler ve “ dil sürçmesi “ gibi bahaneler üretmede üstlerinde yoktur. Aldatmayı kendilerine adeta kendilerine prensip edinmişlerdir.

İnsan karakterinden ödün vermeden, yaşamına dürüst bir şekilde devam etmeli, onurunu koruyan insana yaşamın tüm güzellikeleri yoldaşlık eder. Hatta bu dünyadan göç etse bile her zaman güzel bir insan olarak yâd edilir, saygı ve sevgi duyulur.. Yaşamı severek ve ona yaraşır bir şekilde dik duruşlu, onurlu ve çevresine sürekli pozitif enerji vererek yaşamayı kendimize ilke edinmeliyiz.. Çevremizde ki yalancı, edepsiz, utanmaz, karakter eksikliği, ahlâk yoksubnu, nezaketsiz ve acımasız insanlara yol vererek yaşamalıyız ki mutlu ve sağlıklı bir yaşamımız olsun.

Dünyanın en büyük yalan ustası Hitler Almanyasının propaganda bakanı Joseph Goebels Alman halkının Führeri Hitler’i yaratan adam olarak bilinir ve 2. Dünya savaşın da yaklaşık 40 milyon insanın ölmesine neden olmuş canilerin başında olan adamdır..Günümüz dünyasında ise emperyalist güçler de çeşitli yalanlar üreterek ülkelerin idarelerini ele geçirerek o ülkelerin bütün kaynaklarına çökmektedirler.Çöktükleri ülklerde yalanlarla süsledikleri liderler yaratıp ülkeleri istedikleri şekilde yönetmekte yer altı yer üstü kaynaklarını ele geçirerek ve borçlandırıp uzun yıllar sömürmektedirler..Ürettikleri yalanları sosyal medya, yazılı ve görsel medya ile sürekli gündemde tutarak halkı narkoz ile uyutarak sanatsal, kültürel, tarihsel alanlarını büyük erozyonlara uğratmaktadırlar. Üretim değil tüketim toplumları haline getirerek iliklerine kadar sömürdükden sonra köle olarak kullanmaktadırlar.

Yalan ile ilgili söylenen bir iki söz ile yazımı tamamlamak istersem;

“ Yalacılık; meslek dalı olarak ilan edilmeli artık. Çünkü çok fazla ustası var “. ( alıntı )

“ Aslını gizleyemez insan, giydiği kaftanlarla. Bilmez ama kendini kandırır, söylediği yalanlarla “! Mehmet Akif Ersoy

Kamil Kopuz

Dostça selamlarımla

Drunen, 07 Mart 2024

 

 

Devamını Oku

Merhaba sevgili gönül dostum,

Merhaba sevgili gönül dostum,
0

BEĞENDİM

ABONE OL

Uzun zamandır sana yazamadım, nedeni yok! Yaşamın yoğun temposu mu, yoksa unutkanlık mı, hiçbiri değil..

 

Peki neden, diye soracaksın? Ben de bilmiyorum desem saçmalamış olurum.. İşte bazen böyle saçmalıyorum, işte yaşlılığıma ver gitsin ???? Yaşam bazen karamsarlık, bazen unutkanlık, bazen oluşan bitmeyen sorunlar, bazen insanın sevdiğinden ve sevdiği insanlardan aldığı anlamsız tepkiler, anlamsız sözler, kırgınlıklar, önem verdiği insanlardan duymak istemediği sözler duyması, yaşamak için hiçbir şeyin anlam ifade etmediği anlar, tavırlara, sitemlere, akıl hocalığına varan söylemlere, sürekli aynı şeyleri duymaya karşı insan yoruluyor, yılıyor..

 

Yıkılmaya az zamanı kalan, yorgun düşmüş binalar gibi hissediyor kendini insan.. Her an düşebilir karatoprak üzerine ve geride bıraktıkları yaşamlarını yine sürdürürler, gülerler, eğlenirler, yeni arkadaşlıklar, yeni eşler edinirler hatta yeni çocukları bile olur, yaşama devam ederler.

Ama sen unutulur gidersin! Sen ancak belki ölüm yıl dönümlerinde ilk anlarda anımsanırsın! Belki sen bir düğünde anımsanırsın, belki bir yazın çıktığında gazetede, dergide veya bir fotoğrafına rastlarlar eski tozlu bir kitabın içinde veya bir fotoğraf albümü içinde veya bir fotoğrafını paylaşmış olur Facebook’ta, Twitter’de bir arkadaşın.. O zaman anımsanırsın!

Zaman nasıl da acımasızdır, insanların acımasızlığı karşısında! Merhameti ve sevgiyi anımsarsın.

İnsansın bir gün bir hata işlersin! Bütün yaşamı boyunca bunları yaşayan insanları düşün! Bazen eski fotoğraf albümlerini karıştırdığın zamanlarda kendini görür, yaşadıklarını anımsarsın, bir fotoğraf karesinin içine sığmayan yaşanmışları yeniden yaşarsın. Büyük vatan şairimiz Nazım Hikmet ne güzel demiş;

İbret al, deli gönlüm, demir sandıkta saklansan seni bulur, ak taş arkasında kara yılanı bulan ölüm.”

 

Kamil KOPUZ
Dostça selamlarımla
Kkopuz53@gmail.com

Devamını Oku

SAMİMİYET

SAMİMİYET
1

BEĞENDİM

ABONE OL

Bir insanın kendini samimi görmesi değil, insanların onu samimi görmesi ve samimi kabul etmesidir.. Bir insanın samimi olması davranışlarında tutarlılık, sözünde durması, yalan konuşmaması, çevresinde ki insanları aldatmaması, her zaman nazik, kibar olması, davranışlarında aşırı nezaketli olması, toplumsal kurallara, yasalara saygılı olması ile ölçülür.
Yalnızca kişisel çıkarını düşünerek hareket eden, konuşmalarında ve düşüncelerinde her zaman ikinci bir ajandası olan, fırıldak gibi sürekli alan değiştiren, toplumsal değerleri göz ardı ve kulak arkası eden kişiler sahtekâr ve yalancılardır. Bunlarda samimiyet yoktur! Bunlar ortama göre zemin değiştıren zavallı kişilikten yoksun zübüklerdir..
Samimi olmayan insanlar da aldatma, yalan konuşma, ihanet, döneklik, hilecilik, ahlâksızlık, vicdan yoksunluğu ve sahtekârlik en belirleyici ve kalıcı özelliklerdir.
Samimi insan değer verir veya vermez ama asla verir gibi yapmaz..(alıntı )
Samimi insan Hacı Bektaş Veli’nin dediği gibi olan insandır.
Elin açık, gönlün açık, sofran açık olsun, ayıpları ört, sırları tut ve öfkeni de yut!!
Ne demişler ;
Tehlike gelmeden görenere Abdal denir,
Geldiğinde görenlere Aptal,
Gelse de görmeyenlere ahmâk denir. ( anonim )
Samimi insanlar toplumsal değerlerdir. Aldatmak, yalan,konuşmak, sözünde durmamak, ihanet etmek, döneklik ve sahtekârlik yapanlar toplumun çürümüş insanlarıdır.
Son olarak;
Samimiyet ve dürüstlük insanın karakterini belirler,
Etle kemikten oluşmuş insan,
Var olmak adına, çoktur sebebler.. ( Ali Cemal Ağırman)

Dostça selamlarımla,
Kamil KOPUZ
Drunen, 13 Şubat 2024

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Devamını Oku